Örtülü Gürültü, Devşirme Asalet ve İktidar İlişkisi





Geçenlerde üyesi olduğum bir topluluğun whatsapp grubunda bir yaygara koptu. Kendisini bencilliğiyle kodladığım bir insan, popüler bir sosyal yardım faaliyetine dair şiddetli bir çıkış yapmıştı. İleri sürdüğü argümanlar şöyleydi: "Neden bu konuya karşı bu kadar duyarsızsınız, ben bu yaşımda tek başıma bunu dert ediyorum, siz neden sıcak ve konforlu hayatlarınızda kendinize böyle bir dert edinmiyorsunuz?" Utanmasak nedenlerini sorgulayacağımız bir üst perdeden taş geldi, usul usul yaşadığımız gündelik hayatlarımıza...

Eskiden olsa bu isyan, kendimi sorgulamamı ve mahut sosyal farkındalık eylemine katılmamı salıkveren bir motivasyon doğururdu fakat öyle olmadı. Zevatın isyan naralarını okurken duyduğum rahatsızlık ve grup içinde tahkim edilmekte olan iktidar ilişkisini takip etmekle iktifa ettim. Bildiğim kadarıyla aynı grupta tahkiken sosyal yardımlarda bulunan ve bunu tek bir kere bile dile vurmadan yıllardır sürdüren alicenap ve cömert insanlar vardı. Bu bilgiye nerden mi matufum? Birlikte çok fazla el altından buluştuk ve pazara çıkarmadan çok kişinin hayatına değdik. Ne zaman bir ihtiyaç sahibi için arayışa girsem tek kelam etmeden katkısını ziyadesiyle görmüştüm o insanların. Cömert oldukları kadar da asil insanlardı ama gruptaki insanların şahsiyetlerini bilmeyen birine sorsan o yaygarayı koparan insanı daha duyarlı addedeceklerdi, hayat böyledir çünkü. İnsanlar gördükleriyle kanaat edinmekte mahir, o kanaatle de insanları tasnif edecek kadar pragmatiktir. Zahmetsiz yaşamak, bunu gerektirir. 

Kişiselleştirdiğimden değil; bu girişe bahis olan insan, bize topluma dair bir patern veriyor. Onunla beraber, gürültü çıkarmak marifetiyle kendine sosyal bir imaj çizen insanları düşündüm. Gürültünün, insan ilişkilerinde çok ciddi bir iktidar kurma amacından sadır olduğunu markaja almak istedim. Kitabın ortasından konuşalım; gürültü, insanlarla ilişkilerimizde üstünlük kurmak adına kullandığımız bir manipülasyon aracıdır. 

Peki gürültü derken neyi kastediyoruz? Müsadenizle biraz mübalağa yaparak "gerekmediği takdirde beş duyu organına konu olan her türlü girişim, taarrruz ve algı istilası" şeklinde tanımlamak isterim. Örneğin gereksiz bilgi. Buna da örtülü gürültü diyelim. Şimdi hayatınızda size gereksiz yere bilgi veren insanları hatırlamanızı rica ediyorum. Gereksiz bilgi veren insan tipinden şöyle cümleler duyarız:

-En son ne zaman konuştunuz? 

-Ya geçen cumartesi Central Park'ta kahvaltı yaptıktan sonra telefonla aramıştı, ben de parkta yürürken bi videocall yaptım. 

Sorduğumuz sorunun cevabı cumartesidir, gerisi lafügüzaftır. Peki sorunun cevabı tek kelimelik bir bilgi olmasına rağmen muhatabımız neden ve ne saikle bizi bir kontekste götürmekte ve hayatına dair bir patern çizmeye çalışmaktadır? Biz bu cümleyi duyduğumuzda muhatabımıza dair zihnimizde bazı şemalar oluşur. Söz gelimi muhatabımız, herhangi bir sorun yaşamadan Amerika'ya seyahat edebilen, haliyle ekonomik statüsü ortalamanın üstünde olan, oraya gittiğinde de bir Amerikalı gibi Central Park'ta kahvaltı yapabilen, tüm bunları çok sıradan bir bilgiymişçesine verdiğine göre de gündelik hayat pratiği, durup dururken Central Park'a ha deyince gidebilecek düzeyde olan biridir. Biz sadece "cumartesi" bilgisini almak isterken ne kadar da fazla ve gereksiz bilgiye vakıf olduk değil mi? Peki neden? Belli ki muhatabımız, kendisinde doğal olarak var olmayan bir pratiği -Central Park'ta kahvaltı yapmak-, doğal akışında var zannedelim diye bir algı oluşturma ihtiyacı hissediyor. Bakınız nur topu gibi bir kompleks çıktı ortaya. Zira gerçekten Central Park'ta kahvaltı yapmak muhatabımız için doğal ve sıradan olmuş olsaydı, biz bu bilgiyle inorganik ve suni bir bağlamda karşılaşmak zorunda kalmazdık. Gereksiz bir tantana, suni bilgiler yığını, dur yere tahdis edilen bir imaj ve tüm bunların ahirinde muhatabımıza dair oluşturduğumuz türedi bir şemayla ilişkimize devam edelim. Tebrikler, muhatabınız tarafından ilişkinizde bir iktidar alanı oluşturuldu. Buna göre siz, alelade bir şekilde Central Park'ta kahvaltı yapamayan ve ha deyince Amerika'ya seyahat edemeyen biri olarak hayatınıza devam etmektesiniz. Muhatabınız, kendisine bu kimliği alırken sizi de bu kimlikten mahrum etmiş oldu. Abartma diyor olabilirsiniz fakat zinhar abartmıyorum. Şayet bize bu üstünlüğü kurmak istemeseydi bu gereksiz gürültüyü koparmazdı. Bizim, ha deyince Amerika'ya gidemez oluşumuzu kendine gündem etmemiş olsaydı ve bizim de Central Park'ta kahvaltı yapabilen bir hayat akışına sahip olduğumuzu kanıksamış olsaydı, yani kendisine denk görseydi bu gereksiz bilgiye maruz kalmazdık. Çünkü bu tarz insanlar, gerçekten de gündelik hayat akışında Central Park'a gidebilen insanların yanında caka satmaz. Şunu bilirler, "ya bana hangi mekana gittin, ne yedin?" diye sorar da ben üst düzey bir şey yememiş olursam diye tedirgin olurlar. Mamafih hakikaten Central Park'ta kahvaltı yapabilen bir doğallığa sahipse de biz bu bilgiye, doğal ve gerekli bir kontekstte erişebiliriz. Velhasıl, cumartesi demesi kafiyken gereksiz bilgilerle şahsına dair şemalarımızı istismar etmesi, kesinkes gürültüdür. 

Bir başka örnek; kendi doğal akışında gerçekten de yardımsever olan ve haddizatında ekonomik gücü muvacehesinde insanlara yardım eden biri, "hadi hep beraber insanlara yardım edelim, neden etmiyorsunuz? Çok duyarsızsınız" diye yaygara koparmaz. Yardım talebi önüne gelir, sessiz sedasız o yardımı yapar geçer. Kendisi gibi asaleten cömert olanları tanır zira bunlar, kast'ın bir yerinde muhakkak karşılaşırlar, kendisi gibi olanları haberdar eder ki bu bile çoğunlukla olmaz. "Ben yardım ediyorum" algısıyla toplumda öne çıkan herkes, "O çok yardımsever biridir" imajını, toplumdan söke söke almak için bu çığırtkanlığı yapar. Şayet doğal akışında sende var olmayan bir meziyeti talep ediyorsan onu üretmek ve kanırtmak suretiyle oluşturmak zorundasındır. Toplum nezdinde yardımsever insan olmak makbul olduğundan ve sen de kendin olarak toplum nezdinde makbul olamadığından bu kartı devşirmek istersin. Bu devşirme işlemini de algı yaratıp çığırtkanlık yaparak sağlamaya çalışırsın. Peki neden bu kimliği haiz bir birey olmayı istemektedir? En iyi ihtimalle toplum nezdinde iyi biri olarak anılmaya, psikolojik olarak muhtaçtır. Kendisinde var olan bir eğilimin -mesela cimriliğin- anlaşılmasını istemediğinden tam tersi bir meziyetle gölge hakikatini (cimriliği) örtmek ister. En kötü ihtimalle de gerçekte yaptığı kötü ve cimri, yani toplum tarafından kerih addedilen pratiklerin üstünü örtme arzusuna sahiptir. Şayet bunu başarırsa biz muhatabımızın cimri ve para kazanmak için kötülükler yapabilen gölge yanlarının olduğunu görmeyebiliriz. İstediği de budur zaten. Mesela toplumdaki üst düzey zenginleri, mütemadiyen yaptığı yardım faaliyetleriyle duyar ve böylece kendisiyle yediği rantlar ve cebine indirdiği tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla aynı kontekstte karşılaşmamış oluruz. Haksız yere elde ettiği milyon dolarlar görünmesin diye birkaç yüzbinlik kız çocuklarını okutma bursunu okur dururuz. Gördüğünüz gibi bu da bir gürültüdür. Dedik ya, gereksiz her bilgi ve imaj tahkim etmek adına serdedilen her manipülasyon, örtülü bir gürültüdür. 

Örnekleri arttırabiliriz elbet fakat siz benim derdimi anladınız. Durup dururken biri, herhangi bir hususta gereksiz yere bir kimlik devşirmeye kalkıyorsa bunu bittabi ince bir gürültü çıkarmakla yapar. Amacı; kendisinde var olmayan bir meziyetin, toplumsal algıdaki kazanımına erişmek ve iktidarını, o kazanımla birlikte güçlendirmektir. Biliyoruz ki bir şey sende doğal bir şekilde varsa "heeey herkes bana baksın, bende bu şey var" demezsin. Sözgelimi cinsiyetlerimiz; mesela benim kadın olduğum her bakımdan gün gibi görünüyor, haliyle ben, durup dururken sana kadın olduğumu ispat etme ihtiyacı hissetmiyorum. Fakat kadın olmayı arzulayan bir erkek, kendisine erkek şemasıyla yaklaşmayasın diye dünyadaki en kadın oymuşçasına gürültü çıkarır. Onun tırnakları hepimizden uzun ve kırmızı ojelidir; saçları hepimizden bakımlı ve muhtemelen sarıdır. Kendisinde doğal olarak var olmayan bir kimliği, onda varmış gibi kanıksayalım diye hem görsel hem işitsel yollarla mütemadiyen gürültü çıkarır. Doğal algılarımızı istismar etmek suretiyle türedi bir bağlama sürükler bizi. 

Gereksiz bilgi vermeyi hayatınızdan çıkarmaya odaklanırsanız, bu tarz insanlardan "çok ketumsun" şeklinde bir dönüt almanız kaçınılmaz. Zira kendi çığırtkanlığı, ince gürültü faşizanlığı ve nihayetinde görgüsüzlüğü öne çıkmasın diye, sana ketum demek zorundadır. Aksi takdirde kendi handikaplarıyla yüzleşmek ve onlarla baş edecek psikolojik tümgüçlülüğe sahip değilse de depreşmek zorunda kalacaktır. Böyle insanlar, kendi görgüsüzlükleriyle derde düşmek zorunda kalmamak adına seni kendinle derde düşürme eğilimindedirler. Hatta... kartı arttırıyorum. Diyelim ki sen, kendi doğal sermayesini yeterli bulmayan ve bu sebeple ince gürültüler çıkarmak suretiyle kendisine devşirme imajlar tahkim etmekte mahir bir manipülatiften; sık sık şahsına dair yorumlar, değerlendirmeler, "ketumsun" örneğinde olduğu gibi durup dururken tanımlamalara maruz kalmaktasın. Böyle bir ilişkinin üzerine biraz düşünürsen mevzubahis şahsın, sana olan hasedini görmen kaçınılmaz olur. Sana karşı büyüttüğü kıskançlığı görünmesin diye seni kendinle derde düşürmeye çalışır. Mesela toplum nezdinde yardımsever ve duyarlı imajını alabilmek için gürültü koparan insan, hiç gürültü çıkarmadan halihazırda bu sermayeye sahip, cömert ve asil insana karşı olumsuz duygular besler. Burnu havada der, parası var ama bir kere bile yardım toplamadı vs der durur. Evet burnu sana göre havadadır çünkü senle kıyaslayınca kast'ın üst sekmesindedir. Evet yardım toplama eğilimi olmaz çünkü parası vardır ve yardım yapılmasına kani olduğu takdirde yardımını yapar geçer.... 

Biraz büyük resimde bakıp sosyolojik bir okuma yaptığımız zaman da bu kart gayet çalışır. Mesela sosyal medyada, durup dururken bir konu üzerine büyük bir gürültü kopmuşsa orada toplumda oluşturulmak istenen politik bir algı vardır. Gürültünün çıkması için kullanılan envanterler yüksek ihtimal dezenformasyon olmakla beraber fırtına dindiğinde bize kalan; üretilmiş, artniyetli politik bir yargı olacaktır. Bilinen kanaattir; sarraf, altınım var diye bağırmaz fakat altın renginde bijüteri üreten bir marka, "ürünlerimiz altın gibidir" diyerek reklam yapmak zorundadır. 

Velhasıl örtülü gürültü demeye çalıştığım bu olgu, bana hiç de iyi niyetli, doğal ve organik gelmiyor. Kendiliğinden haiz olduğu sermayesiyle kompleksif bir ilişki kurmayan, özgüveni yüksek ve kendiliğiyle birlikte hayatından memnun olan insanlar, herhangi bir konuda algı oluşturmaya, bir kanaat tahkim etmeye, kendisinde olmayan bir meziyet devşirmeye, en nihayetinde gürültü çıkarmaya ihtiyaç duymuyor. Bu insanlardan gereksiz bilgiler duymayız; kahvaltıyı nerelerde yaptıklarını bilmeyiz, kimlere ne kadar yardımda bulunduklarını bilmeyiz, kimlerle oturup kalktıklarını bilmeyiz. Nispeten gizemli, haliyle incizabına kapıldığımız bir asalete sahiptirler. 

Bilgiye sahip olmak senin için doğal ve kaçınılmazsa bilgini pazarlama ihtiyacı duymazsın. İnsanlarla tartışırken şayet haklıysan bir şeyleri ispat etmek zorunda kalmazsın. Karşındaki insanı gerçekten seviyorsan sevgini görmesi için ekstrem hediyeler alıp ona, kendini değerli hissetmesi için ekstra bir mesai harcamak zorunda kalmazsın. Velhasıl, gerçekte var olan bir sermaye, ispat edilme ve görünür olma ihtiyacı duymuyor. Ne diyordu Mecelle: "Müddei, iddiasını ispat etmekle mükelleftir." Bir iddian varsa onu ispat etmen gerekir; gerçeğin, ispat edilmeye ihtiyacı olmaz çünkü gerçek, adı üstünde gerçektir.

Markaja aldığım patolojiyi görünür kılmak için fazlasıyla indirgediğimin farkındayım. Siz indirgemek suretiyle yakalamaya çalıştığım paternin, gündelik hayattaki izdüşümlerini tahayyül ediniz. Yazıyı, şöyle bir yargıyla paketlemek isterim: Cahil ve yetersiz insan gürültü çıkarır. Asil ve kendi yeterliliğiyle herhangi bir şekilde derde düşmemiş insan kafa şişirmez. Şayet bir konuda gereksiz bilgi verme ihtiyacı duyuyorsak bilelim ki o hususta kendi sermayemizde olmadığı için devşirmek suretiyle talep ettiğimiz bir noksanlığımız vardır. O sermaye kartını edinmek için gürültü çıkarıyor ve toplumun bizi o şekilde görmesini arzuluyoruz. Bu tersinden şu anlama da gelir: toplumun seni nasıl görmesini istiyorsan sen, yegane o şey değilsin. Toplumun sana hangi meziyetleri atfetmesini istiyorsan sende, yegane o meziyetler yoktur. Elbette bizde her meziyet yok ve elbette tespit ettiğimiz ya da etmediğimiz çok fazla noksanlığımız var. Buradaki fark, bu noksanlıkları nasıl bir usulle şehre çıkardığımızdır. Eksikliğimizle gürültü çıkararak ilişki kuruyorsak bu, doğal ve kendiliğinden var olan gerçekliğimizi örttüğümüz anlamına gelir. Bu ihtimalde eksiklik, hakikatimiz oluyor ve gürültü çıkararak bu eksikliği örterken aynı zamanda hakikatimizi de örtmüş oluyoruz. Hakikati örtmenin, nasıl bir melekenin tezahürü olduğunu da dile getirmeyelim.

Velhasıl; asalet devşirilmez ve gürültü, sadece kulakları tırmalayan ekstrem sesler bütünü değil zihnindeki algıları, duygu ve düşüncelerindeki meskun sükuneti istismar ettiğinde de gürültüdür. 







Yorumlar

Popüler Yayınlar