İdrak edilen ilk ölümün ardından; amcamın gidişine




kaderin idraki yazıldı bugün haneme
hikayemin yirmi dördüncü, müslümanlığımın üçüncü yılında,

Kuzenimin düğününe hazırlandığımız haftada amcamı kaybettik. Ölümün yasını tutamadan doğumlara uyandık. 

Hepitopu bir yetişkin nefesi kadar olan ayaklarıyla tırnağı henüz etini parçalamamış bir çocuk doğdu, Alya... 
Sorduklarında dünyaya gelmesine bir hafta daha vardı dediğim, günü gelmeyen çocuğun hikayesi başladı. Belli ki Rab, acımıza su serpsin diye erkenden yollamış yanımıza

Bir gelinlikten kefen yapıldı toprağa, yetmedi kadere. 
Bir idraksiz kalp atışı merhaba dedi, "beni dedem gönderdi!"
Yokluktan nasıl  yeni bir can çıktığını ve yokluğun bile nasıl varlık olduğunu amcamın gidişi öğretti!
Seni uğurladığımız hafta, ilerde senin isminle çağıracağımız torununun kalp atışını dinledik amca. 

Yağdırmadığı yağmurun hesabını sormaya takati kalmayan bir göz pınarı bakıyor göğe,
kulağının duymadığı kendi çığlığı, hayatında hiç sahip olmadığı o gücüne ağıt yakıyor...
Bağıramıyor, ağlayamıyor, bu kadar sorumluluğun arasında kendi sesini duyamıyor. 
Nihayetinde hayata henüz gelmiş bir sabinin, dünya evine gireceği yerde taziye evine giren bir gelinin, babasının cenazesinde bebeği olacağını öğrenen bir yetimin ağlama hakkına hürmet ediyor.  

Ağlamak için yarışan küçük çocukların az sonra kaykay telaşının arasından geçip gidiyor bir ceset, ayağı çıplak, canlı bir ceset...
kaderi anlamanın yazıldığı günlerde cesetler hep canlı oluyor...
sabrı da; ona her şeyi öğretenden öğreniyor...
varlığıyla hayatı öğreten baba, yokluğuyla hayatının geri kalanında en çok ihtiyacı olacak sabrı öğretiyor,
ölmenin dünyanın en büyük lüksü olduğu bir zamanda sütü kesilmesin istiyor,
hayat, seni sana rağmen kendisine bağlamayı başarıyor...

İnsanlar dostum, şükür ki hissettikleriyle yaşamak zorunda kalmıyor. 
Hayat bu ya, akıyor.
İsyanın boğazını tırmaladığı, gözünün kılcal damarlarında toprak gördüğün, bir annenin mağrur ağlamasına karışan çıldırma iştiyakını okşuyor kader,
sonra anlamını bilmediğin bir kaç ayette bulduğun teselliyi iliklerine kadar çekiyorsun, çekiyorsun...

hikayenin bundan önceki her safhasını altın bir sandığa kaldırıp ölene kadar muhafaza etmenin yollarını düşündürür zaman,
dün çıkardığı tişörtünde, gelinliğin hakkını almadan önce ütülediği düğün gömleğinde, bilmem kaçıncı sigarasını söndürdüğü küllüğünde görürsün kaderi...

Sana bir küllüğün hikayesini yazmak isterim, onu o hale getiren ustanın hikayesinden haberi dahi olmayacak.
Sahibini gömmüş bir küllük efendim,
bir düğün konvoyunda geçecek saatleri, mezarlık yolunda yürümeye zimmetleyecek,
bir düğün sabahı saçları ıslatacak suyu, bir gassalın ellerine dökecek. 

Kader efendim!
en çok bir gelinliğin hakkını alan kefene işlenecek,
kan kokusu toprağı ayağının altından çektiği zaman, evet bu da unutulacak.
bir rüzgar oradaki tüm ağaçların yapraklarını oynatacak,
bir yağmur çiseleyecek ve erkekler gözyaşlarını gizleyebildikleri için şükredecek...

tüm bunların üstüne, evet tam da durdu dediğin bir noktayı virgüle çeviren bir güneş doğacak...
bundan önce doğan güneşlerin aynısı olmaya utanmayan bir güneş!

kaderle tanışan müslümanlığımızın ilk haftasında, küllüğün olduğu o evde bıraktığımız kadın, dünyadaki bütün kadınların sabrı olacak...


6 Aralık 2023: Bloğun varlığını hatırlayıp içeriklere bakınca bu yazıyla karşılaştım. O hafta bir şeyler karaladığım için kendime çok teşekkür ettim. Hayatımın en sarsıcı dönemlerinden biriydi. Öyle ki inancımın usulünü üzerinde yekindirdiğim kaderin ne olduğu o dönemde anlamaya başlamışım. En sevdiğim akrabalarımdan biri olan amcamı kaybettim, kuzenimin düğününe hazırlandığımız haftasonunda üstelik. Doğmasına en az bir hafta olan yeğenim zamanından erken geldi, acısından sürekli bayılan amcamın kızını sakinleştirmek için hastaneye götürdüğümde hamile olduğunu öğrendim. Bebeğin kalp seslerini duyduk. Eğitim hayatımda büyük bir kırılma yaşarken başıma gelen bu dönemle birlikte hayatım askıya alındı. Sadece ben, sorumluluklarım ve olan biteni anlamaya çalışan kendim kalmıştık geriye. 

Amcacım ölüm kelimesini duyunca aklıma hâlâ sen geliyorsun, çok sevdiğimiz bir amcamızı daha yolladık yanına ama herhalde yaşımdan yahut arayışlarımdan kaynaklanacak, beni senin gidişin kadar sarsan hiçbir şey olmadı. Artık çok metanetliyim, sen giderken ailene sabrı, bana da kaderi öğrettin. Kaderi o kadar özümsedim ki senden sonra hiçbir şeye kahrolmadım. 

Amcam her yaz beraber gittiğimiz Gökçeada'yı çok severdi. Bu acemi ama yazarının ne deneyimlediği gayet de anlaşılan yazıyı, adadan çektiğim bir resimle tutmak isterim. Sevgiler...







Yorumlar

Popüler Yayınlar