Chris de Burgh. Bugün kafayı sana taktım abisi. Doğrusu, sana kafayı yıllar evvelin birgününde takmıştım. Bugün yeniden karşıma çıkmanı ummuyordum. Alev Hocamın nasihatnamelerini okuyordum ve aniden karşıma çıktın. Bu beklenmedik çıkışa sinirlenmeyelim diye şunu yazmış Muhterem; "Bütünü görme gayreti böyle bir şey yavrum, kafamı durduramıyorum. Her olgu, başka bir olguyu çağrıştırıyor." Yavrun sana kurban olsun, neyse.
Chris efendi, Pop-rock marifetiyle hemdaşlarım olan Y kuşağının bilhassa tanıdığı Hıristiyan zevattandır. Kraliçe I. Elizabeth'in, Oxford ve Cambridge'in yeni bir modeli olarak 1592'de, bugünün Dublin sınırlarında kurduğu Trinity College'in 1971 tarihli mezundur. Trinity malumunuz, baba-oğul-kutsal ruh üçlemesi anlamına gelen ve Matrix Fatihi Neo'ya defaatle cansuyunu veren hanım ablamızın da adıdır. Tesadüf değildir, biliyorsunuz. (Birgün Matrix'in yaratıcıları olan Wachowski kardeşlerin hayatlarını konuşalım. Ben zamanında kafayı fena takmıştım, keşke Alev Hocanın markajına girmiş olsaydı da yazsaydı ama mevzu bize kaldı, birgün iş bilip yazalım inşallah.) Biz Osmanlı bakiyesiyiz, İrlanda deyince bir durup gardımızı indirdik ama Trinity College hiç de gardımızı indirebileceğimiz Irishler'in yuvası değil, soyunmayın, kuşanın. Zira İngilizler'in İrlanda'yı işgal edip ilerleyen yıllarda da büyük bir açlığa mahkum ettikleri o elim günlerde, Trinity College İngiltere'nin garnizon karakolu olarak görevini fütursuz bir ihanetle ifa etmiştir. İrlanda'daki meşhur kıtlığı biliyorsunuz. Hatta son zamanlarda Twitter ve Tiktok makale platformlarında sıkça videolar düşüyor; yaşını başını alıp dünyadan gitmeye hazırlanan bazı Irish ihtiyarları, yaşadıkları o elim kıtlıkta Osmanlılar'ın kendilerine gönderdikleri patatesleri anlatıp duruyor. Abdülmecid'e denk düşüyor tarih, ben de açıkçası İrlandalılar'dan öğrendim, Türkler'in gönderdiği patatesleri yemekle kalmamışlar bir de ekip biçmişler. Bereket vermiş ki Rahîm, İrlanda halkının sadrına şifa olmuş, bugün hâlâ birçoğunun dilinde. Neyse konumuz bu değil, Padişahım çok yaşa!
Kendisi Türkiye'de; Parkorman (2008), Küçük Çiftlik Park (2012), Ülker Spor ve Etkinlikler Salonu (2016) ve yanılmıyorsam geçen sene Lütfü Kırdar'da konserler vermişti. Yıllar evvel internette ilk karşıma çıktığında şarkılarına bakmış, pek de içine girememiştim doğrusu. Hakkım varmış ki girememişim. Gavur rock'ını çok seven bir arkadaşla mülahaza etmiştik, eleştirilerim neticesinde bu ulvi sanatçıyı anlayacak bir müzik kulağım olmadığını söylemişti, ben de çatışmamıştım. Halbuki o yıllarımda gavur kültürüne de merağım vardı, neden hayranı olamamışım? Arkadaşıma gıcıklık olsun diye sevmedim sanırım, neyse konumuz bu da değil.
Ekşiciler Kral Rişard'ın varisi için İrlanda asıllı İngiliz müzisyen demeyi yeterli bulmuş. En can alıcı yorum da şu: "iflah olmaz romantik Chris abimiz, yaşayan en zengin müzisyenler arasındadır. Helal olsun, sonuna kadar hak etmiştir. Müzik tarihinin birkaç iyi storyteller'ından biridir." (Yorumu yapan Gregor, tarih 2002).
Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında kendini yatağında dev bir Hıristiyan ve Yahudi sempatizanına dönüşmüş olarak buldu.... Bizim yerli Gregor'umuz haklıydı, Chris abimiz gerçekten de muhteşem bir storyteller'dı. Karşılaştığımda kanımı donduran bir storysine birlikte bakalım, siz o sırada müzik uygulamanızdan Crusader şarkısını açıverin bi zahmet. Şarkı fonda çalarken içinde geçen hikayeyi yazayım ben de:
"Şimdi ne yapayım? dedi piskopos papaza.
"Bütün ömrümü bayramı bekleyerek geçirdim
Ve sen şimdi bana Kudüs düştü ve kaybedildi diyorsun,
Kafir Suriyelilerin Kralı, kutsal haçı ele geçirdi."
Bunun üzerine papaza dedi, "Ah, piskoposum, kılıçtan geçirmeliyiz onları,
Çünkü Merhametli God adil bir ödül hazırlayacak
Soylular ve günahkarlara ve Efendimiz'in Haçlı Neferleri
Olmaya hazır şövalyeler, çağrı yaptılar tüm memlekete,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi..."
"Söyle ne yapayım?" dedi, tahtında oturan kral,
"Ama kısık sesle konuş, bir duyan olur,
Bana Kudüs'ün düştüğünü söylüyorlar
Kutsal Topraklara el koyan çileden çıkmış bir
Şarklı kafirin eline geçmiş."
(...)
Bunun üzerine Nazır dedi, "Efendim, İspanyol, Fransa ve Almanya'daki
Düşmanlarımıza bir çağrı yapıp amansız savaşlarımızı sonlandırmalı,
Önderleri siz olacaksınız, savaş narasıyla başlayın:
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi..."
Ahhh, Kudüs şehrinde yüksek bir tepede,
Suriyelilerin kralı Saladin askerleri tarafından çevrilmiş duruyordu,
Zina yaparak ve içki içerek ve horlayarak ve kendinden geçerek
Günü kazanmış olduğu bilgisiyle güvenli...
Ayakları kan içinde ve göğsünden yaralı bir ulak geldi,
"Hıristiyanlar geliyorlar!" dedi, "Batı cenahında haçlılar gördüm!"
Saladin öfkeden kudurdu, hançerledi düşürdü ulağı,
Ve "Bu adamın yalan söylediğini biliyorum" dedi,
"Hıristiyanlar çok fazla kavga ederler, asla birleşemezler!
Ben yenilmezim, ben Kralım,
Ben yenilmezim ve ben kazanacağım..."
Aslan yürekli Rişar'ın ordusu daha da yaklaştı,
Her bölgeden askerler gece gündüz yürüyerek geldi,
Ve Haçlılar dağı aştılar ve Kudüs'ü gördüler,
Dizlerinin üzerine çöktüler ve kurtulması için dua ettiler.
Şafakla savaşa giriştiler, şehri fırtına gibi aldılar,
Süvarileri ve okçuları ve savaş makineleriyle
Şehir duvarlarını delip geçtiler,
Kafirler kaçıyorlar ve çığlık atıyorlar ve ölüyorlardı,
Ve Hıristiyan kılıçları güçlüydü,
Ve Saladin onların zafer şarkılarını duyunca kaçtı:
"Yenilmez olan biziz, Kral olan God'dır!"
"Yenilmez olan biziz ve biz kazanacağız!"
"Şimdi ne yapayım?" dedi bilge adam soytarıya,
"Bütün ömrümü Altın Kural'ı arayarak geçirdim,
Asırlar geçti ama birlikte hareket eden düşmanların
Anıları hâlâ yerli yerinde, tekrar öyle olabilir mi?
O zaman Soytarı dedi, "Ey bilge adam geçmişten dem vuran ve bir araya gelmeye ikna edilebileceklerine dair sözlerinle beni gerçekten güldürüyorsun,
Bugün savaşan, sadece tamahları ve kötülükleri insanların,
Haçlıların şarkısı gideli çok oldu,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs kaybedildi,
Kudüs."
Şarkının, bencileyin tefsirini yapmayayım; belki ilerde milletimizin kaydına değer bir yazar olursak yaparız. Bu bloğu da bu ihtimal için aktif kullanmaya çalışıyorum esasen.
Bu arada yerli Gregor'umuzun haklı olduğu bir diğer husus, Chris abisinin yaşayan en zengin müzisyenlerinden olduğuydu. Chris de Burgh, hakikaten de yaşayan en zengin müzisyenlerdendi, neden? Herhalde bunda, kahramanımızın asıl adının "Christopher John Davison olmasının, Hindistan Kraliyet Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı, çok madalyalı İngiliz Generali Sir Eric de Burgh'ün torunu olmasının etkisi vardır. Babası da Nijerya, Zaire ve Malta'da görev yapan Albay Charles Davison'muş. İrlanda'nın Wexford ilçesindeki 12. yüzyıldan kalma Bargy şatosunda yaşar." Adamın soyadının geldiği tarihlere ve yine soyadının mimarlarına bakın. Bu çocuk Kral Rişard'a hasret ve minnet duymasın da kim duysun? Tüm sülalesi; Kral Rişard'ın açtığı yolda, gösterdiği hedefte ihya olmuş mübarek! Ne esaslı Hıristiyanmış, Crusader'i yazdığında 30'unda yağız bir delikanlıymış. Ben de bu yazıyı 30'umda yazıyorum. İnsan bundan sonraki hayatında hangi emel uğruna yaşayacağını ve kimlere sadakatle bağlı olacağını 30'unda anlıyor vesselam.
Sevgili Chris,
Her şeyden önce;
Kudüs'ü kaybettiniz,
Kudüs'ü kaybettiniz,
Kudüs'ü kaybettiniz.
Bunu o Cizvit kolejlerinde kokuşmuş kognitif hafızana koyasın.
Ağlayarak günlüğüne yazmışsın,
Büyük bir ehemmiyetle okudum,
Şarkıların iğrenç bu arada,
Batı'dan bu kadar nefret etmezken de sevmedim,
Bugün dinledim, yine sevmedim.
Doğrusu,
Senin bunları yazmanda sorun yok,
Nihayetinde bir gavur evladısın, atalarına özlem duyarsın, anlarım.
Bunları, hangi işle iştigalsen o yolla terennüm edersin, anlarım.
Selahaddin Eyyubi'yi saygıyla anan Türk topraklarına gelip bangır bangır söylemişsin,
Demem o ki sen Jarusselam'ı konserlerinde bağırdın mı bilmem fakat bağırdıysan da
Bizim ülkemizin İslam'dan ve Osmanlı bakiyesinden nefret etmeyi medeniyet sanan evlatları,
Sen Jarusselam dedikçe "abi bu da Arap toprağına kafayı taktı yaa" diyerek birasından yudumladı,
Görmedim bu sahneyi ama eminim yaşandı.
Sen gördün mü Chris abisi?
Belki de gördün diye İrlanda'daki şatondan çıkıp çıkıp Müslüman topraklarına geldin,
Kudüs'ü Kaybettik diye ağlasan da içten içe Haçlılar'ın yeniden birleşmesini
Ve Kudüs'ü Filistinliler'in elinden aldıklarını görmek istedin.
Bunun için Müslümanlar'ın özünden kopması gerekiyordu,
Koptular mı diye kolaçan etmeye geldin.
Bizimkiler biralarından her yudum aldıklarında,
Şarkılarını daha bir cezbeli çığırdın,
Bildim dimi Chris abisi?
Senin Jarusselam'ı yazdığın yaştayım,
Ve seninle ayrıştığımız bir yer var, okumaya devam et yazayım:
"Ey bilge adam geçmişten dem vuran ve bir araya gelmeye ikna edilebileceklerine dair sözlerinle beni gerçekten güldürüyorsun,
Bugün savaşan, sadece tamahları ve kötülükleri insanların,
Haçlıların şarkısı gideli çok oldu." demişsin.
Güldüm.
Çokça da sevindim ne yalan söyleyim.
Ama koyvermedim bilesin.
Ağababaların gibi Hıristiyanlığa yazılan ahbabın, umudunu yitirmemişse de sen yitirmişsin.
Ben güldüm çünkü ben umudumu yitirmedim.
Sen Haçlı ruhu gitti diyorsun,
Ben ise Filistin'den yükselen direnişle ateşlenmiş Müslüman ruhunu seyrediyorum.
Bizim yüzyıllık ataletimiz bitiyor,
Elhak, oturmuş konserlerinde birasından yudumlayan arkadaşlarımızın ikna olacağı günü bekliyoruz,
Birgün, senin ecdadına gösterdiğin şu sadakatin farkına varacaklar biliyoruz,
Haçlı'nın Kudüs tutkusunun, Kudüs'le sınırlı olmadığını ve istiklalle yürüdükleri bu topraklara göz diktiğini görecekler.
Görecekler biliyorum.
Neden mi bu kadar eminim?
Ben de kör oldum, ben de uyudum gaflet uykusunda, beni de uyuşturdu sistemleriniz,
Ben uyandıysam onlar da uyanır.
Biz sizler gibi birbirimize düşman olmadık,
Yeri geldi oturduk masalarına biralarından içtik,
Yüzyıllık bir münakaşadayız alt tarafı, söz dalaşımız bitince ringe çıkacağız.
Nasıl mı bu kadar umutluyum?
Allah'a ve inayetine inanıyorum,
Allah'a gerçekten inanırsan umudunu kaybetmezsin,
Bir de merhametini kaybetmezsin.
Birasını içip gavur türküleri eşliğinde Haçlılar'ı yad etsin kardeşim,
Geldiğinde ben siperde olacağım
Ve kardeşime dönüp
"Ulan gerizekalı, kaç yıl oldu nerdesin?" diyeceğim.
"Bira var mı burda" diyecek, "Zıkkım iç" diyeceğim.
Güleceğiz Chris abisi, çok güzel güleceğiz.
"Ben kılıç tutmayı bilmem ki" diyecek,
"Sen Chris abinin 'Haçlı kılıcı güçlüdür' dediğine bakma, gözlerini kapat ve bırak damarlarından akan tarihin kahraman gürültüsü, sana kılıç nasıl tutulur, sezgisel bir şekilde göstersin." diyeceğiz.
Bizi savaş meydanlarında yenemediniz,
Strateji geliştirip kültürel damarlarımıza girdiniz,
Eskisi gibi kızmıyorum size,
Savaşta her şey mübahtır ya.
Kızgınlığımız yerini haklılığa,
Haklılığımız yerini özgüvene,
Özgüvenimiz yerini harekete,
Hareketimiz de inşallah sancağı zafere teslim edecek.
Aşk ile bir daha;
Kudüs'ü kaybettiniz,
Kudüs'ü kaybettiniz,
Kudüs'ü kaybettiniz.
Kudüs'ü hiçbir zaman kazanamayacaksınız.
Şimdi... Crusader'ı kapatıp Kardan Aydınlık'ı açıverin, yazımızı onunla bitirelim.
"Bir sabah ansızın gelebiliriz"
Bu yazıyı, 2027'de mutluluk gözyaşlarıyla güncellemek nasip olsun. Belki Kudüs'ü görmeye gideriz, Aksa'nın gölgesinde açarız gavur işi macbookumuzu ve usulca bloğumuza girip bu yazıyı açarız. Bir sigara yakar seyredalarız Aksa'yı. Amin deyiverin, yavrum. Bir de Alev Hoca'yı çok özledim. Hasretinden prangalar eskitmek yerine bizzat ellerinden aldığım nasihatnamelerini okumaya başladım.
Gökçeada'nın izbe bir köyündeyim, Türkler'in bir düğünü var şu an, erik dalı çalıyor. Geçenlerde hiçbir konuda hemfikir olmadığımız Z kuşağı kardeşim: "Abla seninle tek ortak noktamız Ada'yı çok sevmek" demişti. 15 yıla yakındır, sülalecek Ada'ya geliriz. Burayla bağımız daim olsun diye bazı büyüklerimiz ev aldı. Ben de denizi seyreden bir zeytinlik almak istiyorum. Geçen sene Kefalos sırtlarındaki çöle gittiğimde gördüm; Rumlar'ın mahut ihanetine mukabil inşa edilmiş Osmanlı karakolu var, yıkılmış dökülmüş. Türk sancağını muhafaza etmek adına kurulmuş, 74'e kadar da kullanılmış. Oraya varmadan evvel genişçe bir zeytinlik gördüm, nasibim o olsun isterim. Belki amin dersiniz de içinizde Allah'ın benden daha çok sevdiği bir kulu vardır, onun yüzüsuyu hürmetine kabul olur.
Yorumlar
Yorum Gönder